top of page

Site Öyküsü

         “Tarih” kavramı hemen herkeste geçmişi çağrıştırır. Bu durum eşyanın doğasına uygundur. Çünkü insanlığın önceki yaşantılarını inceler. İşlenen malzeme geçmiştedir. Okullarda okuduğumuz tarih derslerinin, tarihle ilgili göndermelerinin de bu algıda payı büyüktür ve tanımı da şöyledir: Geçmiş devirlerde yaşayan insan topluluklarının yaşayışlarını, birbirleriyle olan ilişkilerini, yaratmış olduğu kültürlerini yer ve zaman göstererek neden ve sonuçlarını nesnel olarak inceleyen bir bilimdir. Okul dışında tarihe ilgi duyanlarımız da geleneksel/ana akım tarihin “yalnızca geçmişe odaklanan tarih anlatılarının” doğal olarak etkisinde kalacaktır.

       Genel kabul gören bilimsel/akılcıl tutuma göre her şey değişir/değişebilir. “yenitarih.blog” sitesi bu bağlamda ağırlığın geçmiş olduğunu dışlamadan, bugünü ve yarını kapsayan yenilikçi bir anlayışı gündemde tutma ve tartışmayı hedefler. Bu anlamda tarihe bakışımız da değişebilir. Bu sitenin öncelikli amacı tarih okumalarımızın değişmesine katkı sunmaktır.

          Tarih bilimi ve ilişkili olduğu disiplinler geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu site ise yukarıdaki temel kabul çevresinde; “içerik” linkinde verilen “Yeni Tarih/Yeni Tanım”, “Ekolojik Denge/Dünyadaşlık” ve “Hipotetik/Varsayımsal Tarih” başlıklarında verilen üç temaya odaklanacaktır. Bu yaklaşımı da destekleyecek biçimde büyük ölçüde iki binli yıllardan başlayarak uluslararası alanda hem akademik hem de tarihsever çevrelerde siyasal tarih gibi ana akım tarih konularında yapılan araştırmalar oransal olarak azalmaktadır. Bu bağlamda bu genel eğilim benimsenerek Nesnelerin Tarihi, Monografiler, Günümüz Dünya Sorunları, Mikro milliyetçilik-mezhepçilik-dincilik, Mikro/Makro paradigma/değerler dizisi, Tarih Yazımı/Tarih Okumalarımız ile Yapay Zekâ, Algı/Kontrollü Kriz Yöntemi/Yönetimi[1] vb olgu, anlayış ve gelişmelere daha çok yer verilecektir.

       Tarih bilimiyle ilişkili özel bir alan okullarda okutulan tarih dersleridir. Dünya üzerinde kurulmuş ve kurulacak bütün devletlerin eğitim sistemlerinde Tarih derslerine diğer derslerden farklı ve baskın olarak “ulusal kimlik oluşturma” görevi yüklenir. Yararlanılabilecek hemen her alandaki tarihsel araçların yanı sıra tarih dersleri ile bütün bireylerin devletlerine ve sistemlerine sadık ve onu savunan yurttaşlar yetiştirmek işlevi tarih öğretiminin birincil amacıdır.

    Vurgulanması zorunlu bir olgu da bireysel alanla ilgili olup tarihe bakışımızın dünya görüşümüzle uyumlu olmasıdır. Bu bağlamda metafizik[2], idealist[3] ya da pozitivist-materyalist[4] tarih anlayışlarından hangisi genel dünya görüşümüze yakınsa -yine eşyanın doğası gereği- o tarih tezi bize yakın gelecektir.   

          Özellikle acıların tarihini yaşamış, yaşamakta ve yaşayacak olan bireyler, halklar, ülkeler, devletler için bütün bu tarih tezlerinden bağımsız ya da hepsiyle bağlantılı bir olguyu bir kitap adı özetlemektedir: Tarihte Tatil. Bir deneme olarak İhsan Turgut’un 1992’de yayınlanan Tarihte Tatil (Azgelişmişliğin Felsefesi) küçük boyutuna karşın tarihin oyuncu ve senaryo kadrosunda yer almayan/alamayanları sorgular ve öykülerine göndermeler yapar.

       “Ben neredeyim? Tarihsel koordinatlarım nerede? Bu koordinatlar ne klasik dünyadan ne On birinci yüzyıl İslam dün­yasından ne Rönesanstan ne de modern zamanlardan ge­çiyor. Nerede benim koordinatlarım? Neredeyim ben?

          Yoksa tatilde miyiz? Tarihte tatil, azgelişmişliğin felsefesidir. Bu deneme, yalnız Türk insanı örneğinde ele alınmamış; bütün çarpıklık­ları yaşayan, bir türlü kendilerini bulamayan, günü ya­kalayamayan Asya’nın ve Afrika’nın insanları gözönünde bulundurularak yazılmıştır. Bu ülkeler acaba nerelerde ne hata yapıyorlar ki, az gelişmişliği hak etmiş olsunlar. Yüzyıllardır dünyadaki gelişmelere seyirci kalsınlar. Bu ülkeler acaba neden tarihte tatile çıktı?Umarım [tarih bilincimiz] bizi uykudan uyandırır ve tatilimizin bit­mesine yardımcı olur.” [5]

        Yukarıdaki kısa öyküyü de göz önünde tutarak tarihte tatile çıkmamak için tarihin günümüzü ve geleceğimizi kapsadığı gerçeğini yeni tarih okumalarımızın temel dinamiği olarak ele almalıyız. Dün yaşadıklarımızın yanı sıra bugün yaşadıklarımız egemen güçlerin/oyuncuların önceden bütün süreçleriyle tasarladıkları senaryoların sonucudur. Yarın yaşayacaklarımız aynı şekilde bugün planlanan ya da dün başlamış olup devam eden planların sonucu olarak gelecekte karşımıza çıkacaktır. Bu müstakbel yaşantı, bize “nasip olmasa da” çocuklarımıza ve torunlarımıza miras kalacaktır. Bu olguya tipik birkaç örnek:

    Coğrafi Keşifler ↔ Sömürgecilik

    Şark Meselesi ↔ BOP/Arap Baharı

    Yeşil Kuşak Projesi ↔ Yükselen İslam/Radikal İslam/İslam Dünyasının Acıları

    Turuncu Devrimler ↔ Rusya;

    Etnik/Dinsel Ayrılıkların Keskinleştirilmesi ↔ Katliam/Soykırımlar (Ruanda 1 milyon)

    Totalitarizm ↔ Acı Çeken Mutsuz İnsanlar/Toplumlar

    Ulusal/Hegemonik Ekonomik Çıkar ↔ Hegemonik Ülkeler Dahil Yaşanamaz Dünya

       Bir Çin Atasözü tarihten bize seslenir: "Zaman bir kızılcık sopasıdır, adamın kafasına vura vura öğretir". Dayak yemeden, acı çekmeden öğrenmek için yukarıdaki denklemlerin yüzde yüz çözümü olmasa da en yakın çözümü: Tarih Bilinci. Neden yüzde yüz değil sorusuna en yakın cevap: You are right, but I am American (Sen haklısın ama ben Amerikalıyım). Bu tarih bilincinin olmazsa olmazı ise bugünün ve yarının tarih biliminin tanımına eklenmesiyle oluşan yeni tarih anlayışı:

        TARİH ≈ DÜN ↔ BUGÜN ↔ YARIN

 

[1] Bu bağlamda öne çıkan olgu; doğrudan sahnede yer alan aktörlerden daha çok bu potansiyel gelişme, olay, planlama, kriz vb süreçte ya da sonuçta kime yarar sağlayacağıdır. Kimin çıkarlarına hizmet edecektir. Kim finanse etmektedir. Bir Türk atasözü: “Parayı veren düdüğü çalar”. Ona odaklanmak gerekir. Bu anlamda yine odaklanmamız gereken kavram “Algı Yönetimi” ve Kontrollü Kriz”olup bu tezin tipik güncel örneği Ukrayna-Rusya Savaşı’dır.

[2] Tarihte ne olduysa tanrılar ve/veya metafizik güçlerin iradesiyle olmuştur.

[3] Tarihteki olaylar ve gelişmeler, gelenekçi ve daha çok bireyler, önderler, elebaşları, kralların, büyük şahsiyetlerin yetenek ve gücüyle gerçekleşmiştir.

[4] Tarihsel olayların yasalı bir süreç olduğu, neden ve sonuçlarının doğa, bilim ve örgütlü toplumun ürünüdür. Materyalist anlayışın özel vurgusu, tarih, toplumsal sınıflar arası mücadelelerin tarihidir.

[5] Turgut, İhsan. Tarihte Tatil (Azgelişmişliğin Felsefesi). Bilgehan Matbaası, İzmir 1992, s.1. (Ayraç içindeki tanımlama M Deniz tarafından eklenmiştir)

© 2035 by Flora Day. Powered and secured by Wix

bottom of page